logo

Yarbay Şefik Ünal, 90’lı yılları, terörü ve bununla edilen mücadeleyi birebir tanıklıklarla, “İki Mermi Bir Hayat” kitabında anlatıyor.

27 yıl boyunca Türkiye’nin birçok yerinde görev yapan, yanı başında silah arkadaşını şehit veren ve terör örgütüyle girdiği çatışmada yaralanan emekli Yarbay Şefik Ünal, 1990’lı yılları çıkardığı kitapla anlattı. O dönemi birinci ağızdan anlatan Ünal, çıkardığı kitapta özellikle yeni neslin 90’lı yılları öğrenmesini ve unutmamasını hedefliyor

27 yıl boyunca Türkiye’nin birçok yerinde görev yapan emekli Jandarma Yarbay Şefik Ünal, çıkardığı “İki Mermi Bir Hayat” isimli kitabında 1990’lı yılında polis, asker ve jandarmanın terörle mücadelesini ve yaşadıkları zorlukları birinci ağızdan anlatıyor. O dönemin yerel halkını ve yanı başında çatışmada şehit verdiği silah arkadaşlarını asla unutmayan Ünal, çıkardığı kitabında yeni neslin de geçmişi unutmamasını ve yaşanılan zorlukları öğrenmesi için kitabı çıkardığını dile getirdi.

Emekli Jandarma Yarbay Şefik Ünal, “Çocukluğumdan itibaren hep asker olmak istemiştim. Ortaokul hayatımın sonunda asker olabilmek için bütün gayretimle askeri ve astsubay okullarının sınavlarını araştırarak müracaat ettim. 12 farlı şehirde görev yaptım, bunlardan 4 tanesini doğudaydı. Bunlar Van, Mardin, Muş Şırnak. Anılarımı tek tek anlatmaya kalksam saatler sürer ama bunların bir bölümünü ‘İki mermi bir hayat’ kitabımda yer verdim. Kısmet olursa diğer dönemleri de sonraki kitaplarımda anlatmaya devam edeceğim. Kitap yazmama vesile olan ve bunu aklıma sokan ilk kişi oğlum oldu. Bu anılar bizim için normal ancak konuyu bilmeyenler veya yeni jenerasyon için bunlar sıra dışı hikayeler” dedi.

Çocuk yaşta adım attığı askerlik hayatında 21 yaşına geldiğinde kendini Muş Jandarma A Timi’nde terörle mücadelenin göbeğinde bulan Yarbay Şefik Ünal’ın, sarsıcı ve soluk kesen anıları eşliğinde 90’lı yıllara gidecek ve dağlarda mücadelenin sadece teröre karşı verilmediğine tanıklık edeceksiniz.

“Issız dağ başlarının sakinleri dahi yuvalarına çekildiğinde, bizler zifiri gecede gökyüzünde dizilmiş yıldızlarla tek tek arkadaş olmuşken kayan yıldızların her biri şehitlerimizden gülümsemelerle dolu bir selamdı sanki…”

90’lı yılları botu toprağa değmemiş, üzerinden mermi geçmemiş, soğuğu iliklerinde hissetmemiş üstelik güle oynaya göreve gittiği arkadaşının naaşıyla birlikte gözyaşları içerisinde geri dönmek zorunda kalmamış birinden değil; o yılları yirmili yaşlarının başında yaşayan toy bir astsubayın gözlerinden tüm çıplaklığıyla okumalıyız.